Bilemiyorum.
Haklısınız bilemiyorum, bilemediğim için çok konuşuyorum. Aklım duyguma yeniliyor, öyle bir an geliyor ki, Atlas diyorum kendi kendime, ya hissiyatının adamı ol ya aklının, bu ruhani bölünmeler ile başa çıkamayacaksın. Tertemiz delireceksin. O kalkıp gitmeye çalışmaların var ya, git evladım git, gitmemelerden ne hayır gördün? Bir elin hep kapıda hani (yalan), gitmeler ustasısın ya (kuyruklu yalan), hadi kalk Muğla’ya gidelim, içinde yaşadığımız bu ortak bedeni kurtaralım parçalanmalardan. Kork ama korkma, nicedir hitabın 2 damla gözyaşı ile tuzlanmadı, öldürme üzülme hissini, eşine dostuna ama önce kendine. Kaybediyorsun, mizacın kabullenmiyor, egon izin vermiyor ama yitiyorsun oğlum adım adım. Yitmek bana yüksüğü andırıyor her nedense, yüksük konuyu anneanneme getiriyor, bilirsiniz yüksüğü dikiş yaparken parmağınıza takarsınız. Hatıratım buğulanıyor, o aklımın sevgiye en yakın odasından çıkınca. Ah ne güzeldir onun torunu olmak, duyun beni sevgili Türkan hanım, ilk torun diye şımartmalarınız mı acaba bu havalarımın sebebi? Neyse, neydi mesele? Yitmek, gitmek, sevmek, terk etmek ama önce kabullenmek gerek. Zerrin Tekindor, Pek Yakında filminde o kadar güzel ‘hassiktir ya’ çekiyordu ki şuan o geldi gözümün önüne, bu 3. Sınıf kabullenme edebiyatımın peşi sıra. Ömrüm boyunca bu kabullenmelerin karşıt devrimcisi olmaya çalıştım, ulan dünya bunun üzerine dönüyor da ben neden tersine gidiyorum hiç bilemedim, tabiatım kabullenmiyor ‘kabullenmeyi’, bedenim ateş atıyor öyle bir hastalık bu. Parçalarımı ucuz yapıştırıcılar tutturmuyor artık, yer etti derler ya hani, o hesap. Halbuki ne garip tavır, bırak kırılan her ne varsa geride, eksil, yalınlaş ama önce yüzleş. Cemal abinin S. Hanımı, Oğuzcuğum Atay’ın sevgili Bilge’si, Atlas beyin Demet’i, benim kimi kimsesiz sevmelerim, böldü parçaladı hep bizi. Tutunamadık biz bu gerçekliğe, ağır geliyordu kapının ötesi, adımlayamadık. Beyaz kağıtlar güzeldi, mavi kağıtlar daha güzeldi, şiirler yazılmış kağıtları sevgiliye vermekse tarifsizdi. Bilir misiniz o hissi? Mesela bir telaşı vardır, sevgilinin yüzünde tebessüm görecek olmanın, tutunun o hisse. Yalnız hissin kendisine karşınızdakinden fazla aşık olmamaya özen gösterin. Çok dağıldım biliyorum, aslında mesele sayfalarca yazmam gerekirken böyle şark kurnazlığı yapıp, kısa kısa yazıp kaçmalarımdan ya neyse. Kişi kendinden bilir, yazmayı, sevmeyi, bencilliği. Şöylecene bir Oğuz’um Atay ile veda ediyorum Pazar’a.
“elbette çok şey beklediğimi biliyorum, her zaman da bekledim.
her yeni tanıştığım insandan tanışır tanışmaz neler bekledim. o daha adımı öğrenmeden ben onunla ilgili hayaller kurdum, ümit etmeye başladım hemen. ve o insan yanımdan bir dakika bile ayrılınca ben öyle yerlere varmıştım ki hayalimde bu ayrılmayı bir ihanet saydım gücendim. hayır benimle başa çıkılmaz beni bırak..”