Yazar: 23:17 Genel Kafalar

Takdire Şayan Uzunlukta Geceler

Şımarıklık olsun diye 3 harfe eş zamanlı basıp, ucunda harf olan çekice benzer şeyleri peşpeşe indiriyordum saman kağıda. Ne yazacağımı tam kestiremediğim ama yazmak için dolup taştığım zamanlar tam olarak böyle yaparım çünkü. Devrik mevrik demeden birkaç cümle döküldü mü, hah işte gerisi tamam der koşar adım giderim peşlerinden.
Buna benzer zamanlar Buk.’un aldığı 6 lı kutu biralardan almak isterim ama ne onun tasvir ettiği gibi biralar satılıyor artık ne de ben onun döküldüğü gibi dökülebiliyorum kağıda.
Plak meselesine adapte olmaya çalışıyorum şu sıra, yaşadığım çağ her ne kadar dijital bokların hükümdarlığında olsada. Üşengeçlik kaldırmayan bir mesele bu plak işi. Dinlediğin müziğe emek vereceksin, yattığın yerden olacak iş değil. Zihnimin bana oyun oynadığı zamanlar yaşıyorum. Bakmayın oyun diyip yumuşattığıma, basbayağı taşak geçiyor benimle. Toplu taşımaya ayak uyduramıyorum. Zihnim bana fiziksel olarak bu kargaşayı kaldıramıyor olduğumu empoze etmeye çalışıyor ki bu düpedüz yalandır, daha bundan 3-4 yıl önceye kadar ömrüm aklınıza gelecek bilimum vesaitle aktarma yaparak geçiyordu. Ama zihnimin, uzun ömrün anahtarı olan bu konfor inatçılığını, sigara konusunda sergilemiyor oluşu enteresan geliyor bana. Kültablam müebbet yemiş bir mahkumun kaderinden daha kararmış halde. Masadan tablayı alıp, boşaltıp geri getiren hatunun, tablanın altına akciğer kanseri broşürleri iliştirmekten bir tık ötede olduğundan eminim. Gözünden anlıyorum bunu, üfleyip püflemeleri hızla ahlayıp vahlamalara dönüyor ama hepsi içten ve samimi, kaderinin yazdığı çeki erken bozdurma der gibi bakıyor bana. Hafızamı şeytan alıp götürse ve getirmese diyorum, afedersiniz bilinçaltım rüyama kusuyor. İnsan dinlenmek için uyur ya, ben geceleri ayrı bir derde düşüyorum, rüya meselesi beni çok hırpalıyor. Özlediğim şeyleri gördüğüm geceler vardı, kırık bir tatminle, buruk uyandığım sabahlar olurdu. Şimdi öyle değil, sık uyanışlar, gündüzlerin ve uzun akşamların çözemediği her problemin paralel evrenlerdeki benlerce nasıl karşılanacağı anlatan kısa filmler adeta, gecelerin uzunluğuysa takdire şayan. Rüyalar genellikle şöyle bitiyor; başım, kokusuna doğru çekildiğim kadının omzuna düşüyor, bana okuduğu kitabı dinlerken(tercihen Müzeyyen bu derin bir tutku), tam o huzurun mutsuzluk ile karılıp eh yarında yaşasam fena olmaz dediğim an gelen sarsılma hissiyle. Sonu gelmiyor, açacak pencere, bakacak gökyüzü yok. Neyse ki annem az önce zorla 2 parça enginar tıktı ağzıma, iflas eden zihne karşılık karaciğeri ayakta tutmak istiyor sanırım, kafaya koyduysa yapar.

Visited 1 times, 1 visit(s) today
Close