Aşkın ne olduğunu bu sefer bir kız çocuğunun cümlelerinde yakalamaya çalıştım. Yirmisine bile gelmemiş bir hayat bana sevdaya dair cümleler kurdu; kendi yaşadığı hayat ve emsalleri ile ilgili.
Benim hikâyelerimde aşk her zaman ana merkezdeydi. En azından bir tarafın kalben yaşadığı, vuslat gününü bekler gibi gün doğumunun gözlediği hikâyeler ile doluydu hayatlar. Hikâye her zaman mutlu bitmedi. Belki de hiçbir hikâyem vuslata eremedi. Lakin bu sefer konu ben değilim. Gençler, z kuşağı ve onların aşka bakışının benim gözlerimdeki tasviri.
Bana anlatılan hikâyelerde karakterin sevdasından ziyade nasıl konuştuğu, neler yaptığı ve nasıl baktığı önemliydi. Benim bilmediğim, anlamaktan imtina ettiğim kuşak ve aşka sevdaya dair fikirleri yok diyerek aklımdan geçirdim. Kendi penceresinden hayatını içtenlikle anlatmaya çalışan birisine karşı ön yargılı mıydım? Onu anlamadan sadece yaşına göre mi karar verdim? Sen ne anlarsın benim yaşadıklarımın yanında ne bilirsin diye mi düşündüm?
Hiçbirisi değil. Sadece kendi hikâyesini, bulunduğu güven ortamında içtenlikte anlatmaktan imtina etmedi. Söylediklerine sadece “aklın ile değil, kalbin ile karar ver” diyebildim. Zira o yaştaki bir insanın benim gibi kalbi ile aşkı için savaşarak yel değirmenlerini alt edebileceği fikrine sahibim. Kalp sadece kan pompalayan bir organ değildir. Kalp bizlere karşımızdaki insanlara ait fikirler veren onlar hakkında muhakeme yapmamızı sağlayan gözün öncüsü, onu hareket ettiren de bir organdır. Kalbin anlamı her daim benim nazarımda farklı olmuştur ve bunu hissetmeden konuşan insanlara karşı ön yargı, duyarsız bir şekilde davranmışımdır duyarsızca.
Hikâyenin kahramanı çocuğun kalbine dokunan bir adam, ama hayatına daha önce kabul etmek zorunda kaldığı bir hayat vardı. İkisi arasında bocalıyor, hangi yöne gitmesi gerektiğine karar veremiyordu zira alışkanlıklarından, yaşanmışlıklardan ödün vermek istemiyordu bir türlü. Bilmediği bir duyguyu yaşamak O’na heyecan veriyor lakin aklındaki düşünceler kalbinin ritmini tümör gibi hapsederek kendi üzerine tahakküm kuruyordu.
Kalp ve akıl kavgasında hangisi galip gelir bilemem. Ama umarım kalbinin sesini dinlemeyi öğrenir. Yoksa ömrü, kaybettiği aşkın hicranı ile pişmanlık ile geçer. Tıpkı benim yıllar önce yaptığım hatanın pişmanlığını omuzlarımda halen taşımam gibi.