Uçurtmayı vurmasınlar filminde yaşar gibi hayatlarımız. Beş yaşındaki bir çocuk nasıl dört duvar arasına hapsolduysa, bizde gözle görülmeyen, ancak tüm benliğimizi saran duvarların içerisine hapsolmuş bir halde yaşamaya çalışıyoruz sadece. Yaşımız kaç olursa olsun uçurtmaların peşinde koşuyor, gökyüzünden yardım dileniyoruz. Özgürlüğümüzü onun izinde arayarak, kendimizde bulamadığımız hayalleri ona mâl ediyoruz sadece.
İnsan görmediği bir rengi bilebilir mi? Âmâ bir insan gibi, el yordamıyla ilerlediğimiz hayatlarda, bastonun ses çıkarttığı her köşeden kaçmaya çalışır vaziyetteyiz. Zücaciye dükkânına giren fil nasıl ki kırılmadık bir şey bırakmazsa, umudunu kaybeden insanda, kör gözleri ile her şeyi dağıtır bir çırpıda. Bilmeden, duymadan, anlamadan ve anlamaya çalışmadan.
Bazen başkasının gözünden görmeye çalıyoruz semayı. Hikâye anlatıcısının bize anlattığı şekilde gökyüzünün ve denizin mavisini, onun gözlerinde yaşamaya. Duyduğumuz hikâyelerden sonra, yaşayamadığımız her anın harisliği tüm benliğimizi sarıyor. Bunun için önce ailemize, sonra hayata ve parasızlığımıza kahrediyoruz. Tüm bu pişmanlıklar içerisinde yapabildiğimizse en ufak mutluluk kırıntısının peşinden koşabilmek, sonra da elimizde kalan taneler ile avunmak, umut etmek ya da kahretmek.
Kendimize sözler veririz. O’nun gibi olmayacağım, sevdiklerimin elini bırakmayacağım, onlardan daha iyi bir hayatım olacak ya da kimse bana tek bir söz söyleme cüretini gösteremeyecek diye. Bu uğurda birçok savaşa gireriz. Napolyon ya da İskender’in bile her savaşı kazanamadığı düşünülürse bizim her savaşı kazanmamızı beklemek tek kelimeyle ahmaklık olur. Lakin ondan da önemlisi girdiğimiz her savaşta bir parçamızı bırakmamızdır. Bazen bir çift göz gider bu uğurda bazen de atan bir kalp Medusa’ nın saçlarına kurban olur. Ne kadar yapmam dediğin şey varsa her birini denemiş bulursun kendini, köşe başında dizlerinin üzerinde ağlarken.
Bundan sonra gireceğin savaşlarda unutma. Hiçbir savaşın galibi olmaz, tüm ganimete sahip bile olsan onun için feda ettiklerine değer mi? Unutma; filmin sonunda uçurtmayı vurdular. Ancak ardından yüzlercesi semayı aydınlattı bir anda. Yaşam bitmeyen bir döngüdür. Her yenilginden hırs ve intikam ile çıkmaktansa, aldığın her darbende hayatın izlerini taşıdığını unutma. O izlere baktıkça yaşadıklarını, sana yaşatılanları unutma ama onlar gibi de olma. Yoksa ne farkımız kalır, kırıntıları bize atanlardan.
Dört bir elle sarıl, daha fazla oyun oynamaya çalış. Kalbinin hemen yanında adını yıllar önce koyduğun ama sesini unuttuğun çocuğa daha fazla sarıl. O seni bekliyor. Belki de tek ihtiyacın olan O’nun sesini duyabilmektir. Belki gün gelir sende kendi hikâyeni anlatmaya başlarsın seni dinleyenlere.
Kim bilir?
https://tr.wikipedia.org/wiki/U%C3%A7urtmay%C4%B1_Vurmas%C4%B1nlar
https://www.youtube.com/watch?v=U30YxoJL_h4
https://www.youtube.com/watch?v=ltVxy9FIvL0