Aynı şarkıları dinlemekten, aynı yanlışlarında ısrar eden insanları görmekten, fasit daire sarmalına sıkışmaktan yoruldum. Bilmediğim limanlarda derinliği düşünmeden dalmak istiyorum sadece.
Etrafımda bu kadar dünyadan bi haber insan gördükçe, düşünmek zor geliyor bazen. Akıl, fikir dediğin kavramlar neden insanlara bu kadar uzak. Okumak, yazmak, anlatmak güzel de karşındaki insan seni öğretmenin, öğrenciye ders anlatması gibi dinledikten sonra ne anlamı var tüm bu anlatımların.
Dağdaki çobana hiç gıpta etmedim lakin düşünmenin ağırlığı altında ezilmek de yoruyor. Belki yaş almanın dayanılmaz hafifliği, çokbilmişlik ya da dengesizlik benimki.
Geçmişim farklı mıydı ki, elbette hayır.
Mazi tüm benliğimi sardı yıllarca. Oradan aldığım keyifle tutundum hayata dört bir elle. Lakin şimdi âti aynı oyunu oynuyor. Geçmiş ya da gelecek fark etmeden 3.sahsin hikâyesindeki görevimi addediyorum kurulmuş saat gibi. Yapmak istediklerimden ziyade yapmam gerekenler, bana yakışanlar yol gösteriyor, feneriyle karanlığımı aydınlatmaya
Geçmiş ve gelecek sarmalı benliğimde çaresizce ilerlerken anı yaşama telaşıyla bir anda her şeyi yapmaya çalışıyorum. Herkese laf yetiştirmeye, gözümün alabildiklerini görmeye, dinlemeye ve anlamaya. Bazen yazdığım yazılara “beni anlatmışsın” diyenlerle mutlu oluyorum, zira bilmiyorlar ki ben görmediğim şeyi yazamam.
Ne yapacağımı bilmeden kaçıp gidesim var ama nereye gidersem gideyim içimdeki sesler bırakmıyor beni. Eskiden sadece mazinin laneti ile dans ederken bilmediğim ve anlamadığım âti kalbimi sıkıştırıyor
Fasit daire sarmalı sadece etrafımdaki güruhta yok. Aynı hatalarda ısrar eden, geçmişten ders almadan devam eden benliğimi de sarmış. Herşeyden kaçıp bilmediğim limanlarda özgürce yüzesim var demiştim ya, kendimden nasıl kaçıp saklanabilirim bilmiyorum.
Zira en çok uzaklaşmam gereken kendi benliğim.