Yazar: 14:15 Genel Kafalar

Satranç

Kitabı okuduktan sonra ilk aklıma gelen cümle; “Bir insan neden böyle bir hikâye yazar” oldu.

Kitapta geçen şu cümleler belki de yazarın duygularını bize tarif edebilir;

Hiçlik insanı maddeye, mekâna, zamana, hatta kendisine bile uzaklaştırabilir. Bir insanın normal zamanda asla yıkamayacağı tabularını, canı pahasına koruyacağı kalelerini yıkabilir. Dünyada hiçbir şey insan ruhu üzerinde hiçlik kadar ağır bir baskı uygulayamaz.”

Kitabı yeni okumaya başlayan bir insan kitap sayfalarında “Bir satranç şampiyonuna karşı Nazilerin tehdidi altında ruhsal dengesini kaybetmiş, kendine karşı yabancılaşmış birinin vermiş olduğu mücadeleyi anlatıyor” şeklinde tanımlayabilir.

Ama okuduğum yetmiş küsur sayfalık kitapta sadece bir mücadele tasviri olmadığını, kitapta yazarın kendi hayatını anlattığını düşündüm. Zweing eşiyle intihar etmeden hemen önce bu eseri kaleme aldığında yaşamış olduğu psikolojik bir işkence ile zihnini satranç oyunuyla nasıl dinç tutmaya çabaladığını, ruhundaki gelgitleri, insanın nasıl bir hiç’ e dönüştüğü gördüm ve sonra yazarın hayatını incelemeye başladım.

1933’ de Nazilerin kitapları yakmaya başladığı zamanlarda Zweig’ in de kitaplarının yer alması bunun üzerine ülkesini terk ederek Londra’ya yerleşmek zorunda kalması ancak huzuru bulamadığı anlatılır.

Daha sonra Portekiz, İngiltere, New York, Arjantin, Portekiz ve Brezilya’da yaşar. Satranç kitabını ise gemi yolculuğu sırasında yazdığı düşünülüyor.

Hikâyeyi neden satranç tahtası üzerinden anlattığına gelirsek “Günlüklerinden ve çevresindekilerden öğrendiklerimize göre Stefan Zweig kişisel yaşamında satranç oyununu çok seviyordu çünkü bu oyun kendisini katı gerçeklikten bir süre uzaklaştırıyor, yaralarını bir anlığına da olsa dindiriyordu. Salzburg şehrinde geçirdiği zamanlarda bazen satranç oyununa yöneliyordu. Brezilya’ya iltica edip artık Petropolis kentinde yaşamaya başladığında bir satranç kılavuzu satın almıştı. Vakit buldukça bu bölgede eşiyle beraber satranç turnuvalarına iştirak ediyordu. İltica ettiği ülkelerde, yürüyüş yapıp, sabahları kahve içtikten sonra satranç oynamayı kemikleşmiş bir alışkanlık haline getirmişti. Günlüklerinin bazı satırlarında bahsini açtığı satranç oyununda anlaşılan farklı ve tatmin edici bir takım cazip unsurlarla karşılaşıyordu; kendisini teskin eden, yatıştıran, estetik açıdan doyurucu psikoaktif somut unsurlar…

Kitabın başında satranç şampiyonun önce soyadı Czentovic kullanılırken daha sonra adı Mirko kullanıyor. Burada psikolojik bir anlam var mı emin olamadım ancak bir nedeni olması gerektiğini düşünüyorum.

Okuduğum kaynaklara göre;

Mirko Czentovic – Hitler (ki lafı bir araya getiremeyen, iletişim kurmaktan yoksun ve ondan beklenmeyen bir performansla dünya şampiyonasına kadar ilerliyor. (Wikipedia’ da Hitler’in okul tahsili şöyle anlatılır “Hitler ilk tahsilini doğduğu kasabada yaptı. Orta tahsiline Linz şehrinde başladı. Linz’de başladığı lisede ise 1. sınıfı yeniden tekrarlamak zorunda kaldı. O sıralarda, ileride memur olmasını isteyen babasıyla zıtlaşıyor, ressam olmak istediğini söylüyordu. Sevmediği dersleri asıyor, hiç ilgilenmiyordu.”

McConnor – ABD (para karşılığı her istediğini satın alabileceğini sanan, inşaları elindeki para ile yönlendiren, gücün timsali kişi)

Dr. B. – Yazar

Anlatıcı – Anlatıcının kim olduğu, nereden geldiği, mesleği bilinmemektedir. Anlatıcı sadece oradadır. Karakterler nereye giderse oraya savrulan bir gölge gibidir.

Can yayınlarında kitap tanıtımın son cümlesi “Bu bakımdan Satranç, Stefan Zweig’ın şiddetin egemenliğine karşı koyamayan ve mat edilen özgürlüğü son bir kez daha ele aldığı yapıttır.” Şeklinde bitmektedir.

Sonuç olarak; Satranç, sembolik bir temsil kitabıdır. Zweig’ın son kitabı olmasının yanında Avrupa kültürünün yok oluşuna sessizce şahitlik edenler ile bu kültürü yok edenlerin buluştuğu kitapta, kimilerine göre satranç oyunu siyasal çekişmeyi temsil eder. Satranç tahtası Avrupa’yı, Mirko içinde bulunulan sistemi, Dr. B. ise özgür yaşamasına müsaade edilmeyen halkları temsil eder.

Zweig’ın son anları şöyle tarif edilir

Bir soda şişesinin içine zehir ilave ederek 3 büyük yudum alıp eşine şişeyi uzatarak “Yanıma gelmek arzusundaysan eğer, bunu istediğin zaman yapabilirsin” der. Eşine “beni seviyor musun” diye sorarak “evet” cevabını alır ve bütün şişeyi içerler.

Ölmeden önce yazdığı intihar mektubunda;

“Özgür iradem ve açık bir bilinçle bu yaşamdan ayrılırken, son bir sorumluluk yerine getirilmeyi bekliyor: Bana ve işimi yapmama huzurlu bir ortam sunan harika ülke Brezilya’ya içten teşekkürlerimi sunmak. Her yeni günle bu ülkeyi daha çok sevmeyi öğrendim, ruhsal anavatanım Avrupa kendi kendini yok ettikten ve ana dilimin dünyası yok olduktan sonra, dünyanın hiçbir yerinde hayatımı bu kadar severek yeniden kuramazdım. Ama altmışıncı yaştan sonra tam anlamıyla yeniden başlamak çok özel bir güç gerektiriyor. Ve benim gücüm yıllar süren vatansız yolculuklardan sonra iyice tükendi. Bu nedenle hayatımı doğru zamanda ve doğru bir şekilde sonlandırmamın iyi olacağına inanıyorum. Ki hayatım boyunca tinsel uğraşım en büyük haz kaynağım ve kişisel özgürlüğüm en yüce değerim oldu. Bütün dostlarımı selamlarım! Hepsine uzun geceden sonra gelen tanın kızıllığını görmek nasip olsun! Ben, her zamanki sabırsızlığımla önden gidiyorum.”

https://www.birgun.net/haber/stefan-zweig-in-intihar-mektubu-internette-yayinlandi-166785

https://www.canyayinlari.com/stefan-zweigin-edebiyata-ve-yasama-vedasi-satranc#:~:text=Satran%C3%A7%2C%20Stefan%20Zweig’%C4%B1n%20%C5%9Eubat,hem%20de%20ya%C5%9Fama%20veda%20eder

https://blog-turkey.storytel.com/stefan-zweigin-satranc-kitabi-hakkinda-bilinmesi-gereken-7-detay/

https://kidega.com/yazar/stefan-zweig-002093/

https://www.haberler.com/stefan-zweig/biyografisi/

https://1000kitap.com/gonderi/194434572?oku=1

https://www.monapsikoloji.com/satranc-kitabinin-psikolojik-analizi/

https://tr.wikipedia.org/wiki/Adolf_Hitler

https://kitapdiyari.com.tr/hikayeler/satranc/

Visited 1 times, 1 visit(s) today
Close