General Harington anılarında İstanbul’u şöyle tarif etmiş. “Herkese uygun bir eğlence vardı; Avcılık, polo, nişancılık, balık avı, yat gezileri, golf, kriket, hokey, tenis, squash.. Ayrıca güzel kulüp ve güzel kafeler. Dahs sonra İstanbul Boğazını ve Pera’ da ki gece eğlencelerini de anlatmayı ihmal etmez işgal kuvvetlerinin İngiliz komutanı.
"Münir Nurettin ise İstanbul’u şu dizelerle anlatır bizlere; İstanbul’u sevmezse gönül Aşkı ne anlar Düşsün suya yer yer erisin eski zamanlar Sarsın bizi akşamda şarap rengi dumanlar Bir tatlı huzur almaya geldik Kalamış’tan…"
1920’lerde bir şehir düşünün birkaç yıl yaşamış bir adam “Herkese uygun bir eğlence vardı” diye orayı tarif etsin. 1940’larda “İstanbul’u sevmezse gönül Aşkı ne anlar” diye bestesi yapılsın.
Rakı masasında, Arnavut şöyle anlatmıştı. “ Babamlar önce kıvırcık yetiştirirlerdi. Çünkü palamut en güzel kıvırcık ile yenir. Daha sonra bayır turpu yetiştirirlerdi. Zira lüfer turp ile yenilir.”
Aynı masada anlatılan diğer hikâye ise Gökçeada’da yaşayan gayrimüslimlerin mübadelede, varlık vergisi zamanlarında, nasıl evlerini terk ettikleri, şarktan gelenlerin evlerine nasıl konduklarıydı.
Sonra bu şehir yaşlı, bakımsız bir kadın rolüne büründü. Şehre kasvet çöktü, eğlence kültürü değişti, yaşanmışlıklar azaldı ve artık bilmediğim, görmediğim, sevmekten imtina ettiğim bir yer haline dönüştü.
Neden?
İstanbul’da yaşayıp İstanbullu olanların oranı % 2. Tam da “İstanbul’u sevmezse gönül Aşkı ne anlar” dizelerine benziyor değil mi?”
1950’lerde İstanbul nüfusunun Türkiye nüfusuna oranı %5 iken şu an %19’larda. Yıllar önce yapılan bir araştırmada İstanbul boğazını görmeden, yaşayanların oranı İstanbul nüfusunun %20’si olarak belirlenmişti. Bu yüzdelere yorum yapmaya, şu an halimizin pür melalini anlatmaya gerek varmı?
Yıllar önce “Salkım Hanım’ın Taneleri” diye bir film çekilmişti. Filmde, varlık vergisi zamanında gayrimüslimlerin yaşadığı sıkıntılar, Taşkışla’ya sürülmeleri anlatılarak, onların malına çöken, şark kurnazlarının nasıl zengin olduklarını anlatmışlardı.
Gayrimüslimleri kovduk, şarktan kültür bilmeyenleri yerleştirdik, şimdi hepsinin yerine Suriyelileri, Arapları, Afganları alıyoruz.
Sonra kültür neden bitti, İstanbul nereye gitti diye sorup duruyoruz. Betonların arasında, İstanbul’u bulmak, yaşamak mümkün mü?
Bu kültür bilmezler başımızda oldukça şunu soruyorum.
“Bakalım biz ne zaman gideceğiz.”
https://cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=istanbul-demografi-13.04.2019_2.pdf
https://data.tuik.gov.tr/Kategori/GetKategori?p=Nufus-ve-Demografi-109
https://istanbultarihi.ist/97-cumhuriyet-sonrasi-istanbul-demografisi
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/9281