Herkes yüreği kadar korkar hayattan
Kalbinin enginlerinde savaşır durur
Kendi hikâyesinde yaşadığı, öğretileri kadar
Gam yüklü bulutlarla yaşamayı şiar edinmiş kişiler
Neden tüm dünyanın yükü omuzlarımda der her daim
Ama bilmezler ki dünya onlarsız da döner…
Okuduğunuz bir kitapta sizi etkileyen cümleler, hayatınızda yaşadığınız olayların bir başkası tarafından da yaşanması, bir başka göz tarafından tekrar size aksettirilmesidir.
Altını çizdiğiniz cümleleri okuduğunuzda, daha sonra devam eden satırlara baktığınızda sizin geçmişte yaşadığınız olaylara neden aynı reaksiyonu göstermediğiniz, neden o pencereden bakmadığınız sorgularsınız kendi yaşamınızda. Yazarın hikâyesine göz atar, yaşadığı hayata bazen imrenir bazen de kederli gözlerle bakarsınız o zaman. O kadar şey yaşamış, buna rağmen nasıl ayakta kalmış, vay anasını dediğiniz zamanlarda vardır, Ferhan’ın kalemimin sapını gülle donattım demesi gibi mazi kalbimde bir hatıradır da.
Sabah uyandığımızda kendimizi halsiz, yorgun ve bittik hissederiz kimi zaman. Ama dün gece o yatağa girdiğinde bu emareler yoktu hayatında birden ne değişti?
Benliğinin yorulduğu zamanlarda da sorar mısın kendine, “Dün bu kadar yorgun ve bitkin değildim, bugün ne değişti” diye?
Acı çekmeden başarı gelmez derler, şu an çektiğin acılar gelecekteki başarılarının diyeti mi acaba?
İnsan beyni çok enteresan bir organ gerçekten. İnanılmaz bencil ve kendini güvenceye almadan hiçbir şey yapmak istemiyor. Kendisine yaklaşan herhangi bir tehlikeyi hissettiği anda önüne geçilemez kalkanlar koyarak savunma duvarlarını güçlendiriyor ve gardını düşürmeden hayatını devam ettirmeye çalışıyor. Ama sen bu esnada ne kadar acı çektin, ağladın, güldün, kendini kaybettin umurunda değil. Tek istediği obur bedenini doyurmak.
Belki de yapman gereken yegâne şey, beynini kontrol etmeyi öğrenmektedir artık. Dr Jeykıl, Mr Hide gibi ansızın ortaya çıkan bir canavar hikâyesi yerine, Hulk’ da ki istediğin zaman kükrettiğin bir dev yaratma vakti gelmiştir çektiğin acıların ıstırabında.
Altı çizili kitaplar ile ilgili her zaman verdiğim tepki “Bunu yapmayın” oldu. “Bir başkası bu kitabı okuduğunda bu satırlara tekrar ve tekrar bakmak zorunda hissedecek kendisini. Ona neden eziyet çektirmeye çalışıyoruz.”
Halen aynı fikirdeyim. Kitapların altını çizmeyi bırak. Kendini sürekli o baş ağrısı ile yaşamak zorundasın zannından kurtar kendini. Kutsal kâseyi arar gibi, hayatın anlamını aramak zorunda hissetmene gerek yok, ya da bu ağırlık senin prangan olmasın artık.
Her gün farklı fikirler, farklı düşünceler, bambaşka hallerde, bambaşka yüzlerle yaşamak yormadı mı artık. Belki de ondandır, beyninle bitmek bilmeyen kavganın nedeni.
Sürekli düşmekten morarmış bacaklarını göstermekten imtina etmene gerek yok, başını kaldırdığında göreceksin ki hepimizde benzer izler var.
Kim olmak istediğine kadar ver,
Sonra; Aç saçlarını dalgalansın rüzgârda ve güneşe dön yüzünü.
Ps: Devamlı okuyucular için küçük bir not. Daha önceki yazılardan birisinde “Tek istediği obur bedenini doyurmak” ile geçen cümle ile bu yazıda belirtilen oburluk aynı anlamda değildir. Yazar burada ne demek istedi diye kendinizi boşuna yormayın 🙂