Okuyucuların isteklerine göre yazı yazmışlığım vardır. Hatta kişiye özel yazılar bile vardır bu satırlarda. Bu seferki istek Çağla’dan.
Peçeteye “Gerçek sevenlere, kavuşamayanları değil, kavuşanlara gelsin.” yazmış göndermiş.
Bilmediğim alanlarda yazı yazmak her zaman zor oldu benim için. Dokunamadığım, bilmediğim, görmediğim konular hakkında yazdığım yazılarda her zaman bir olmamıştık hali vardı. Bakalım, ne çıkar bahtımıza.
Aşkın kelimelere dökülmüş hali gibiyim. Her zaman acı, keder, gözyaşı ve özlem. Vuslata beş kala, vapur iskelesinin önünde geminin çoktan hareket ettiğini öğreniyorum her daim, içimde kalan buruk bir sevda ile birlikte. Sonrasında iskelede vapur bacasının dumanı, benim dumanım, rakı kadehim, gözyaşlarım ve martılarla sabahlıyoruz.
Hikâye biraz da;
Gelse o şûh meclise nâz ü tegâfül eylese
Reng-i hicâb-ı ârızı meclisi gülgûn eylese
Ta’n-geri riyâz-ı huld olur idi vücûh ile
Âşık-ı zârı gülşen-i vaslına bülbül eylese
“O şen sevgili meclisimize gelse ve bizi görmez gibi davranıp naz etse.
Utangaçlıkla kızaran yanağının rengi, meclisimizin gül bahçesini güllerle donatsa.
Onu ilk kınayan ve azarlamak isteyen, Cennet bahçeleri olacaktır; eğer ki o sevgili aşığına kavuşma bahçesinde ağlatıp inleterek bir bülbüle döndürürse.”
Şeklinde..
Sevdayı, bir ellerinde bastonları olduğu halde diğer elleri birlikte yürüyen, halen sandalyesini çekmeye çalışan, bir yerde oturarak onu bekleyen, konuşurken gözlerinin içerisine bakan, elinde bir buket papatya ile yürümekten çekinmeyenleri gördükçe özlüyorum.
Yaşayabilenler için ne kadar güzeldir değil mi aşkın tarifi. Âşık ile maşuk ‘un vuslatı…
Âdem ile Havva’dan beri kavuşamayanlara, ayrılanlara inat birlikte olmayı, bir olmayı becerebilen, gözünde halen ilk günkü heyecanla ilerleyenler. Aşkı ve sevdayı öğrendiğim Cemal SÜREYA’nın, 13 Güne Mektupları adlı bir eseri vardır. Okuyuculara tavsiye olunur. Eşi Zuhal Hn’ın hastanede yattığı 13 gün boyunca onsuz geçen günlerini kâğıda döktüğü, henüz doğmamış kızı Zeyno’yu varmış gibi anlattığı, şiirler yazdığı kitabı.
Kitaptan bazı alıntılar;
* Zuhal’im! Hayat! Hayatımsın. Bunu bilmeni isterim. En önce bunu bilmeni
* Kaç yıldır evliyiz, yan yanayız. Hâlâ başım dönüyor senlen, esrikim senlen, seviyorum seni. Her geçen gün daha büyük bir aşkla.
* N’olur, akkavakkızı, anla beni. Bu sevgimi hor görme. Kendininkine uydur, yakıştır.
* Bu satırları ilk evimizin altındaki kahvede yazıyorum. Ve ben seni o ilk günlerdekinden daha büyük bir tutkuyla seviyorum
* Biz iki ayrı ırmak gibi ayrı yerlerden kopup geldik, kavuştuk bir noktada, yanı başımızdan küçük bir kol da alarak büyük bir nehir meydana getirdik; birlikte akıyoruz şimdi. Nicedir bu böyle. Hep de böyle olacak.
* Bizim için tek koşul mutluluk olabilir. Hiçbir şey bozamaz birliğimizi. “Üçüz, gözüz biz.” Sen de öyle düşünmüyor musun?
* Bir de seviyorum seni. Tek dalımsın. Memo’yla birlikte, ama ondan da öncesin. Bunu böylece bilesin. Bilinmelidir bu.
* Kahvenin önünden otomobiller geçiyor. Bir tane de at arabası. Seni düşününce o atı da seviyorum.
* Çay içiyorum. Artık ıhlamur içeceğim. Ne yumuşak, çağrışımlı, bağışçı, düşcül şeydir ıhlamur. Evimizin önünde bir ıhlamur ağacı olsun. Sen saksıda da yetiştirebilirsin ıhlamuru.
* Yalnız seninle güçlüyüm. Sen olmasan bir anlamım olamaz. Sev beni. Yaşayacağız.
* Sen onardın beni. Tuttun elimden kaldırdın. Ben de ekmek gibi öptüm alnıma koydum seni, kutsadım.
Son olarak Sokrates’in sözüyle bitirelim;
“Ne pahasına olursa olsun, evlenin. Karınız iyi çıkarsa mutlu olursunuz, fena çıkarsa o zaman da filozof olursunuz.”
https://www.youtube.com/watch?v=r56-YLsz24c
https://www.youtube.com/watch?v=aGTQttqpV-o
https://listelist.com/cemal-sureya-zuhale-mektuplar/
https://vangoghsarisi.blogspot.com/2013/09/onuc-gunun-mektuplar-cemal-sureya.html